29 Haziran 2015 Pazartesi

Açılma, Nam-ı Diğer "Coming Out" 2

Bir sene boyunca yurtdışında kalmış, bir takım arkadaşlıklarım olmuş ama romantik bir ilişkim hiç olmamıştı. Bir kıza biraz asılır gibi olmuş, ama kızın benle alakası olmadığı için pek bir işe yaramamıştı. Avrupa'nın ortasında, bir sürü yaşıtım gencin arasında, herkes birbiriyle sevişirken ve bana yattıkları kızları anlatırken ben onları bir sene boyunca dinlemiştim. O senenin sonlarına doğru bu yalnızlık beni derin bir depresyona bile soktu, babam yanıma gelmek durumunda kaldı. Neyseki çabuk atlattım zira yaz geldi kısa süre sonra ve herşey daha güzel gözükmeye başladı.

Avrupa'daki ikinci senemde bir başka ülkeye gitmek durumunda kaldım. Burada kaldığım yerde durum daha da vahimdi. Etrafımdaki kızların güzelliği muhteşemdi, etrafımdaki erkekler de bu kızları gayet rahat şekilde götürmekteydiler. Bir sevişme cennetinin ortasına düşmüştüm ama canım hiç bir şekilde biriyle olmak istemiyor, bir yılı geçkin süredir süren duygusal yalnızlığım bu cennetin ortasında beni boğuyordu. Hem de ne boğulma...

O ülkedeki dördüncü haftamda bir gün yine etrafımdaki herkesin birbiriyle yiyiştiği bir ortamdan kaldığım yurt odasına döndüğümde, her tarafımı sarmış ciddi bir duygusal krizle kafamı masamın üstüne dayayıp böhür böhür ağladım. Ama nasıl ağladım bir ben biliyorum. Kendimi o kadar yalnız hissediyordum, o kadar yalnızlıktan ölüverecek gibi hissediyordum ki... Bir süre sonra az biraz sakinleyince, bu işin böyle gitmeyeceğini, o çılgınlar gibi korktuğum eşcinsel dünyayı keşfetmek zorunda olduğumu orada anladım. Eşcinselliğimle yüzleşmek benim için dünyanın en zor şeyiydi. Onyıllar boyunca kendi ellerimle ördüğüm bir bastırılmışlık, korkular, endişeler, ağlamalar, hüzünler, içine atmalar, belli etmemeye çalışmalar duvarını kendimin aşması anlamına geliyordu bu. Avrupa'da işlerin daha da kötü gitmesinin sebebi, kendi ülkemdeyken iyi kötü bana her durumda destek olan bir ailem ve arkadaş grubumun olmasıydı, Avrupa'da yalnızlığım katmerlenmiş, bir de cinsel özgürlüğün daha yoğun olması kendimde fena halde bir eksiklik, yetersizlik hissi de yaratmıştı.

Kafamı masadan kaldırdığımda, google'dan gay bar diye aramaya karar vermiştim. Benim o sıraya kadar eşcinsellikle ilgili tek bildiğim şey, gay barların olduğu, eşcinsel arıyorsan oralara gitmen gerektiğiydi. On yıldır elinin altında internet olan, üniversite mezunu, araştırma yapmayı seven birinin, onca sene bir kez dahi eşcinsel dünya neymiş diye merak edip aramaması nasıl bir korkudandır, daha sonradan kendime hayret etmişliğim çok.

O noktada hissettiğim şey dünyamın yırtıldığıydı. Ya bu işi bütün cesaretimi toplayarak yapacaktım, ya da hakikaten delirecektim. Google'da yaşadığım şehrin adını gay bar diye ekleyerek yazdım. Karşıma çıkan sonuçları not ettim. Cuma gecesi en büyük barında bir parti olduğunu gördüm ve ona gitmeye karar verdim.

O cuma gecesi saat 8 sularında barın önündeydim. Bar fazla dışarıdan fazla enteresan bir yer gibi durmuyordu. İnsanlar gayet sakin içeri giriyorlardı. Yalnız kafamda gay bar imajı, insanların masaların üzerinde birbirlerini becerdikleri korkunç mekanlar oldukları için girmeye bir türlü cesaret edemedim ve evet, o kapının önünde, tam bir kezban modunda, tam 3 saat bekledim. Vallahi abartmıyorum. Dışarısı eksi bilmemkaç dereceydi, bir süre sonra da kar yağmaya başlamıştı ve ben ne girmeye cesaret edebiliyordum ne de "buraya girmeden buradan gitmeyeceğim" kararlılığında olduğumdan kalkıp gidebiliyordum. 3 saat o barın önünde evsizler gibi bekledim evet. Saat 11'e yaklaştığında ise korkularım üşümeme yenik düştü, biraz daha kalsam donacakmışım gibi hissettim ve içeriye, eğlenmeye gelen bir parti insanı olarak değil de, soğuktan donmak üzere olan bir kazazede moduyla girdim.

Kapıda giriş ücretini ödeyip paltomu verip içeri geçtiğimde tam bir hayalkırıklığı yaşadım. İçerisi oldukça boştu ve herhangi bir bardan zerre farkı yoktu. Elimdeki bilet ile bir içki alıp etrafıma bakındım, pek bir numara yoktu. Birisine insanlar nerede diye sordum, yukarıyı gösterdi. Tamam dedim, herhalde sikiş yukarıda dönüyor. Merdivenlerden yukarı çıktığımda gördüğüm manzara yine beklediğimden çok farklıydı. Oldukça klas bir yere geldiğimden, yukarıda farklı konseptleri olup farklı müzikler çalan bir kaç farklı büyük oda buldum. Biri disko modunda müzik çalıp insanların dansettiği bir yerken, birinde büyük bir piyanoyu çalan bir trans kadın yanında bet sesleriyle karaoke yapan adamlar vardı, birinde bir masanın etrafında bir sürü insan zar atarak bir oyun oynuyordu falan. Ortam gayet nezih, insanlar gayet düzgün tiplerdi. Normalde zaten gece hayatı sıfıra yakın bir tip olduğumdan, o tip ortamlarda zaten kasılan ben, ekstra kasılmış bir şekilde, tam olarak ne yapacağımı bilemediğimden bir kenara geçip karaoke yapanları izlemeye başladım.

Orada aptal aptal dikilirken, omzuma bir el pat pat vurdu. Kafamı çevirdiğimde ise karşımda okuldan tanıdığım bir başka Türk çocuk (E.) ile karşılaştım. O anda şoka uğramış, "eyvah, basıldık" havasına girmiştim, o ise gayet rahat bir şekilde "ay sen de mi burdasın, çok güzelmiş burası dimi? Bak ne kadar yakışıklılar var" dedi. Oğlanın rahatlığı beni de rahatlattı. Kendi kendime "benim eşcinsel olduğumu herkese mi söyleyecek, söylerse kendisininki de ortaya çıkar, aman zaten yurtdışındayız ne olacaksa olsun" şeklinde bir mantıksal çıkarım yaparak, endişelerimi bir kenara koymaya ve oğlan ne yapıyorsa ona takılmaya karar verdim.

O gece gayet güzel, olaysız, hatta E. ile karşılaşmış olmaktan dolayı fazlasıyla rahatlamış şekilde bitti. Tam o gece miydi hatırlamıyorum ama bir akşam onun odasında olduğumuzda E. ile, kendisiyle cinsel çekim olarak alakam olmamasına rağmen, birlikte uyumayı teklif bile etmişliğim oldu üstü kapalı. Kibar davrandı ve olur molur dedi ama yarım ağızlı olduğunu farkettim, ben de üstelemedim. Bunun nedeni ise o sıralarda ileri derecede sevilmeye olan ihtiyacımdı, bunu şimdi çok net görebiliyorum. Birinin sıcaklığında olmaya o kadar hasrettim ki, bana iyi davranan ilk kişiye sokulmak istemiştim. Çok kötü zamanlardı benim için. Neyse ki o dönemi kısa sürede ve oldukça "hızlı" şekilde atlattım.

Devamı gelecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder